Simyacı (Paulo Coelho) | Kitap Yorumu ve Alıntılar

Merhaba! Yağmurlu havalara en çok yakışan yazılardan biriyle geldim bugün. Açıkçası yazarken de çok keyif alıyorum kitap yorumlarını. Tabii elimden geldiğince yorumluyorum desek daha doğru. Ve konu, içerik hakkında olabildiğince az bilgi vererek. Şimdi gelelim kitabımıza. Ben Can Yayınları’nın çok eski bir basımından okudum kitabı. Hatta arkasında fiyatı YTL olarak yazıyor o kadar eski diyebilirim. Daha önce almışım ve kitaplığımda duruyormuş, bir anda okumak istedim diyebilirim. Evet şimdiye kadar okuyanı çok olan bir kitap ama bence kitapların herkes için okunması gereken zamanları farklı. Örneğin ben bu kitabı aldığımda okusam belki de şimdiki gibi anlamlandıramayacaktım. Bazı kitaplar da bence hem doğru zamanda okunmayı beklemeli hem de tek okumayla kalmayıp belirli aralıklarla okunmalı. Bunu popüler zaman kitapları için söylemiyorum tabiki çünkü genelde sizin yorumumuza bırakılan pek bir şey olmuyor. Dediğim gibi bazı kitaplar -ki buna Simyacı da dahil- bence hep okunmalı. O zaman önce arka kapaktaki tanıtım yazısını buraya bırakıp sonra da daha fazla uzatmadan asıl yorumuma geçeyim.

"Simyacı, dünyaca ünlü Brezilyalı yazar Paulo Coelho’nun üçüncü romanı. 1996 yılından bu yana Türkiye’de de çok okundu, çok sevildi, çok övüldü bu kitap. Bir büyük Doğu klasiği olan Mevlâna’nın ünlü Mesnevî’sinde yer alan bir küçük öyküden yola çıkarak yazılan bu roman, yüreğinde çocukluğunun çırpınışlarını taşıyan okurlar için bir “klasik” yapıt haline geldi.
Simyacı, İspanya’dan kalkıp Mısır piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago’nun masalsı yaşamının öyküsü. Ama aynı zamanda bir “nasihatnâme”; “Yazgına nasıl egemen olacaksın? Mutluluğunu nasıl kuracaksın?” gibi sorulara yanıt arayan bir yaşam ve ahlak kılavuzu. Mistik bir peri masalına benzeyen bu romanın, dünyanın dört bir yanında bunca sevilmesinin gizi, kuşkusuz bu kılavuzluk niteliğinden kaynaklanıyor.
Simyacı’yı okumak, herkes daha uykudayken şafak vakti uyanıp, güneşin doğuşunu izlemeye benziyor."

Ben Simyacı’yı çok kısa bir zamanda okudum. Bunda hem sayfa sayısının çok fazla olmaması hem de kitabın çok akıcı olmasının etkisi var bence. Evet durup düşündüğüm ve kendi hayatımla bağdaştırdığım çok yer oldu ama akıcılığı nedeniyle hemen bitti. Sanırım böyle olması kitabın hem heyecanlı bir roman hem de aralara serpilmiş bir felsefi yapıt olmasından kaynaklanıyor. Ben genelde okul döneminde çok uzun cümleler kurularak yazılmış ya da uzun betimlemeler yapılan kitapları okumayı sevmem. Genelde bu tarz kitapları yarıyıl ya da yaz tatilinde okuyorum. Çünkü okul döneminde ya ders çalıştıktan sonra ya da dersten önce okuyorum ve kafam yorgun olduğu için uzun cümlelere dikkatimi verip anlayamıyorum. Bu kitaba başlarken aslında bu nedenle korkuyordum ama hiç beklediğim gibi çıkmadı. Uzun uzun cümleler kurmadan anlatılmak istenen güzelce verilmiş bence, yani okurken insanı zorlamayacak ve yormayacak bir dili vardı.

Aralarda bilmediğim birkaç kelime vardı ve bunlar yeni basımda değişti mi aynı mı bilmiyorum. Bu kelimeler cümle anlamından çıkarılabilecek düzeydeydi, bu yüzden zorlanmadım.

Kitabın en sevdiğim yanlarından biri de kesinlikle kişisel menkıbe ve aşkın asla kişisel menkıbeye engel olmadığının vurgulanmasıydı. Kitabı okumayanlar için bu cümle çok anlamsız olabilir ama kısaca söyleyecek olursam; her insanın bir kişisel menkıbesi olduğu ve bu kişisel menkıbeye ulaşmak istemeniz halinde evrenin size yardım edeceğinden bahsediliyor. Ayrıca siz istemeniz halinde aşkın da size engel olmayacağından söz edilmiş. Bunun yanında en çok hoşuma giden yerlerden biri mutluluğun aslında her yerde olduğundan bahsettiği bölümdü. Buna kesinlikle katılıyorum. Çünkü bence mutluluk bizim elimizde, bizim çevremizdeki en ufak şeyde ve hatta belki de kafamızı kaldırmadan geçip gittiğimiz bir yolda. Hayatın güzelliklerine bakıp onları anladığımızda ve şu anımızı fark ettiğimizde bence mutlu olabiliriz.  

Kitapta hoşuma giden ve altını çizdiğim birkaç bölümü sizinle paylaşmak istiyorum. Bence bu kitaptan hepimizin çıkarması gereken dersler var. Her öğrencinin ve hatta her insanın okuması gereken bir kitap. Daha fazla kitaptan bahsedip ipucu vermek istemiyorum. Diyebileceğim tek şey: Mutlaka okuyun.

  • Tanrı geleceği pek ender açıklar ve bunu bir tek gerekçe için yapar: Değişmek üzere yazılmış bir gelecek söz konusu olduğu zaman.
  • Her gün birlikte olmak gereksinimi duymaksızın, her zaman yeni dostlar ediniriz. Papaz okulunda olduğu gibi her zaman aynı insanları görürsek onları yaşamın bir parçası saymaya başlarız. Yaşamımızın bir parçası saydıkça da onlar bizim yaşamımızı değiştirmeye kalkışırlar. Bizi görmek istedikleri gibi değilsek hoşnut olmazlar, canları sıkılır. Çünkü, efendim, herkes bizim nasıl yaşamamız gerektiğini elifi elifine bildiğine inanır
  • Çünkü hayat, yaşamakta olduğumuz andan ibarettir ve sadece budur...
  • "Kim ve ne olursa olsun,"dedi,"yeryüzünde her insan,her zaman,dünya tarihinde başrolü oynar.Ve doğal olarak o bilmez bunu."
  • İnsan sevince, nesneler daha çok anlam kazanıyor.


Daha çok fazla var ama herkesin içinde hayatından bir şeyler bulduğu bölüm farklı bence. En güzeli kendiniz okuyup size dokunanları, sizi anlatanları bulun. Umarım keyif aldığınız bir yazı olmuştur. Eğer siz de okursanız ve beğenirseniz DM’den yazmaktan çekinmeyin. Bir dahaki yazıya kadar kendinize iyi bakın ve bol bol okuyun! Görüşürüz!
Simyacı (Paulo Coelho) | Kitap Yorumu ve Alıntılar Simyacı (Paulo Coelho) | Kitap Yorumu ve Alıntılar Reviewed by Bensu on Kasım 29, 2017 Rating: 5

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.